EĞİTİMCİ
Fatih GÖZÜAÇIK

23 Nisan 2023

ACI ŞUBAT!

           Değerli Gündem Gaziantep okurları yüzyılın felaketinin üzerinden iki aydan daha fazla süre geçmesine rağmen depremin izleri hala tazeliğini koruyor. Bugünkü yazımda kıymetli öğrencim Ada Berra Özyazıcı’nın deprem için kaleme aldığı makaleyi yayınlayacağım. Yazının sonunda benimde söyleyeceklerim olacak. 

     Gelmez denilen deprem ansızın kapımızı çalmıştı soğuk bir şubat gecesinde. Korku dolu dakikaların ardından evden çıkmıştık. Rahatlamıştık, korkuyla karışık mutluluk sarmıştı bedenimizi. Çünkü hepimiz iyiydik... Ama bilemedik ki o sırada ısınmak için ve binalardan uzaklaşmak için bindiğimiz arabaları, kullandığımız yolları; insanlar, haber alamadıkları ailelerinin yanına gitmek için kullanıyorlardı. Korku... Bütün şehri sarmış derinden etki yaratmıştı... Trafik kaos ortamıydı... İnsanlar birbirine korkusunu, paniğini, çaresizliğini... anlatmak istiyorlardı. Korna sesleri her bir kişinin feryadını, isyanını hıçkırıklarla anlatıyor gibiydi. Hava çok soğuk... Bütün insanların göz yaşını döküyordu bulutlar... Tenimize değen yer damla bir daha ürkütüyordu bizi çünkü o damlalar çaresizlik, üzüntü, korku, şaşkınlık... hissettiriyordu.

. Haberler ulaşmaya başlamıştı bizlere. 11 ildi aynı durumda olan... Haberlerde konuşulana asrın felaketiydi. Yemek, su, benzin, giyecek, barınacak yer... bulunamıyordu. Arabası olan arabada olmayanlar toplu alanlarda bekliyorlardı. En acısı da bazıları da buz gibi havada enkaz başında korkuyla karışmış umutla yakınlarını bekleyenler vardı. Sosyal medyalardan paylaşımlar geliyordu... Enkazda olanlarla ilgili, ihtiyaç sahipleri ile ilgili... Türkiye'nin hatta Dünya'nın her yerinden insanlar seferber olmuşlardı...

. Biz çaresizce arabalarda bekliyorduk. Bütün enkazları kaldırıp tüm canları kurtarmak isterken bunu yapamadığım, yapamadığımız için utanıyordum. O enkazların altında bizim de olabileceğimizi düşünüyor, o kadar kişi varken kurtarılamasam affetmeyeceğimden emindim. Bizi de affedemiyordum ama maalesef yiyecek bile zor bulurken gücümüz kalmamıştı. Feryat edebilecek hıçkırarak ağlayacak bile takatimiz kalmamıştı...

. Kaçmak istiyorduk, ismini bilmediğimiz yerlere. Ulaşmak istiyorduk ismini bile bilmediğimiz enkaz altındaki canlara. Feryat etmek istiyorduk imkân olmasına rağmen koordine olunamamasına. Ağlamak istiyorduk enkaz başında çaresizce bekleyen ailelere. Yardım etmek istiyorduk buz gibi havada açık alanda bekleyen insanlara... Ama susuyorduk çünkü kaçacak imkânımız yoktu, ulaşacak gücümüz yoktu, feryat edecek sesimiz bile yoktu, ağlayacak göz damlalarımız kurumuştu, yardım edemiyorduk çünkü elimizden gelen hiçbir şey yoktu çünkü bizler de zor durumdaydık...

. Depremden ölenlerin sayısı 1000 oldu 2000 oldu diye oturup sayabilmek yoruyordu insanı kırıyordu... Çünkü onlar depremden değil; İhmallerden, çalınan malzemelerden, canı istediği için kesilen kolonlardan... sıcacık yuvaları yıkıldıktan sonra da koordinasyon eksikliğinden, yeterli imkânı olanlara izin verilmemesinden, yıkılmış çoğu şehre 2-3 gün sonra gidilmesinden, bölgede ihtiyaç duyulan insanların devreye girmemesinden... Bütün canlar kurtulabilecekken sayarak can kurtarıldı.

. Evladı enkazda kalan, elini tutmasına rağmen sarılıp öpemeyen anne babalar, anne babası enkazda kalan, onlara karşı görevini yerine getiremeyen evlatlar, arkadaşıyla oyunlar oynamayı beklerken onu enkazın başında bekleyen çocuklar, yakınının sesini duyan ama ona ulaşacak imkana sahip olmayan ve sonunda sesi kulaklarından eksilen insanlar, can kurtarabilmek için en çok emeği veren hayvanlar... Hiçbiri bizi affetmeyecekler! Çünkü biz yıkılmaması için evleri sağlam yapmadık! Çünkü biz malzemeden çaldık! Çünkü biz paranın candan daha önemli olduğunu düşündük! Çünkü biz yıkımlar sonucunda onlara ulaşacak kişilere, araçlarla ihtiyaç duyarken onlar yetişemediler! Çünkü biz kurtarıp ellerine balon vermemiz gereken çocuklarımızı kurtaramayıp enkazlarına balon bağladık! Çünkü biz yetişemediğimiz cesetlerin kokmaması için etrafa kireç döktük! Daha fazla anlatacak çok şey var ama anlatmak yoruyor. Çünkü biz artık kendimizden utanıyoruz!

. Evladının elini enkazın başında umutla tutan ebeveynlerin kötü haberle evladının elini bırakışı için, sesini duyduğu yakınlarını umutla bekleyen kişilerin sesi duyamadığı için umudunu kaybedişi için... Kendim adına özür dilerim. Bizi affetmeyeceğinizi biliyoruz çünkü bizim de bu noktada kendimizi affetmememiz lazım!

          Deprem konusunda böyle bilinçli insanların olması mutluluk verici. Bu felaket bugün güney bölgemizde yaşandı, yarın başka şehirlerde yaşanacak. O deprem gelmeden hazırlıklı olmalıyız. Bu depremden ders çıkarmalı, depremin değil binaların ve yanlış arazi tercihlerinin bunca cana mal olduğunu unutmayarak planlamalarımızı bu yönde yapmalıyız.  



Captcha işaretlenmemiş.
Yazarın Diğer Yazıları
YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM SEZONU SORUNLARLA BAŞLADI

15 Eyl 2023

Doğa İnsan Olmadan da Yaşar Ama İnsan Doğa Olmadan Yaşayamaz …                

9 Ağu 2023

EĞİTİMDE BÜYÜK ÇÖKÜŞ!

24 Tem 2023

ÖSÖB-DER’İN 2022 ÖĞRETMEN RAPORU YAYIMLANDI

19 Haz 2023

ACI ŞUBAT!

23 Nis 2023

MUTSUZ ÖĞRETMENLER MUTLU NESİLLER YETİŞTİREMEZ

11 Nis 2023

TEHLİKE KAPIMIZDA!

2 Nis 2023

ÇEVREYİ HOR GÖREN GELECEĞİ ZOR GÖRÜR!

21 Mar 2023

BİN YILDIR UYUYAN FAY UYANDI ONBİNLERCE CAN ALDI!

17 Mar 2023